18 Kasım 2010 Perşembe

AF BUYURUN

Bakılmaz yüzümün isine karasına
Aylarca çalışırız bir çiklet parasına
Su sabun yetmez elbisemin karasına
Merhem olamaz kollarımın yarasına.

Madencinin elinde kazması küreği
Yüz kat yerin dibinde, cebinde yüreği
Zindanda yer hanımın sardığı böreği
Ölmeden dönecek bitirirse süreyi.

İşçimdir derinlerden çıkaran kömürü
Bahtı kara, teri kara geçen ömrü
HAK değil, adalet değil bu bir sömürü
Onların sırtından kurban keser öbürü.

Madenci yüz metrelerce yerin altında
Ölümü bekler onlar ölümün farkında
Onlar çalışamadı yıldızlar altında
Milyonları olmadı hiç banka kartında.

Bazen tozun, bazen boğan gazın içinde
Her an ölümü bekler mezarı içinde
EKMEK artık aslanın ağzının içinde
Bir lokma et atıp çiğnemez o dişinde.

Su-sabun yetmez yüzümün is karasına
Maaşım yetmez ki çocuğun mamasına
Yapışır göğüsü yaralı ANASINA
Sülük gibi emer acımaz yarasına.

Sizlerin altı-üstü, unu-tuzu kuru
Bizlerin kilimi yaş, aşı yağsız curu
Bi ilgilendirmez günlük döviz kuru
Açlıktan midemizde alarm zili vuru.

Göçükte kalır zehirlenir boğulursun
Bir gün işe gitmezsen işten kovulursun
Ağaya aman der ellerin ovunursun
Ağzına biraz bal yalanır avunursun.

İşçinin derdi sıcak aş-ekmek geçimde
Siyasetçi hatırlar yalnız bir seçimde
Zengin parasına para katma peşinde
Garip ölmüş af buyurun kimin çişinde…
27.06.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder